Posted by deryakose in
SELÇUKLU TARIHI
Üzerinde yasadigimiz Anadolu, tarih boyunca çesitli kavimler tarafindan isgal edilmis ve bu yarimadada birçok devlet kurulmustur. Ancak bu devletlerin hiç birisi Anadolu’nun tarihi üzerinde Türkler kadar etkili olamamislardir. Türklerin Anadolu’yu fethederek Islâmlastirmalari ve burayi vatan yapmalari Türk ve dünya tarihinin en önemli olaylarindan biridir.
Büyük Selçuklu Devleti kurulmadan önce, Tugrul ve Çagri Bey’lerin idaresinde bulunan Türkmenler, Maveraünnehir’de Karahanli ve Gazneli devletlerinin siddetli baskilari altinda bulunuyorlardi. Bu kardesler kendilerine daha elverisli topraklar bulmak için bir kesif seferi yapmaya karar verdiler. Bu düsünce ile Çagri Bey, üçbin kisilik bir süvari kuvvetiyle batiya, Anadolu’ya dogru hareket etti. Çagri Bey’in 1015 yilinda baslattigi bu ilk kesif seferinden sonra Anadolu’ya yönelik Türk akinlari artarak devam etti. Selçuklular 1040 yilinda yapilan Dandanakan savasindan sonra bagimsiz bir devlet haline gelince, Anadolu gazalarina daha çok önem verdiler ve bu yarimadayi sistemli bir sekilde fethe basladilar.
Tugrul Bey zamaninda kalabalik Türkmen gruplari Van ve Erzurum’a kadar ilerlediler. Bu sirada bir baska Oguz grubu da Diyârbekir yönünde ilerleyerek Meyyafarikîn (Silvan), Mardin ve Cizre’ye kadar ulasti. Selçuklular 1046′da Gence’de ve 1048′de Hasankale’de Bizanslilari agir yenilgilere ugrattilar. Tugrul Bey 1054 yilinda Erzurum’a kadar ilerleyerek bu bölgeleri itaat altina aldi. Ayni yil Malazgirt kalesini de muhasara eden Tugrul Bey, kisin yaklasmasi üzerine buradan ayrilmak zorunda kaldi. Daha sonra burasini ele geçirdiler ve imparator Konstantinos Dukas’in gönderdigi Bizans kuvvetlerini bozguna ugrattilar.
Tugrul Bey’in ölümünden sonra Selçuklu sultani olan Alp Arslan, Anadolu’nun fethine daha çok önem verdi. Ani ve Kars’i fetheden Alp Arslan zamaninda Selçuklu emîrlerinden Gümüstegin, Afsin, Ahmetsah ve Salâr-i Horasan Malatya, Ergani, Ahlat, Siverek, Âmid (Diyârbekir), Meyyafa-rikîn (Silvan), Urfa, Adiyaman, Harran, Nizip ve Antakya taraflarina akinlar yaptilar.
Alp Arslan’in Bizans imparatoru Romenos Diogenes’in kalabalik ordusuna karsi kazandigi Malazgirt Savasi (26 Agustos 1071) ise, Anadolu’nun Türklesmesi ve Islâmlasmasinda bir dönüm noktasi oldu. Sultan Alp Arslan, Islâm aleminde büyük bir sevinç meydana getiren bu sefer ile Anadolu’nun kapilarini Türklere açmis oldu. Nitekim bu tarihten sonra akin akin Anadolu’ya gelen Türk gruplari burayi kendilerine ikinci anayurt yaptilar. Alp Arslan Malazgirt zaferinden sonra emîrlerini Anadolu’nun fethi için görevlendirdi. Malazgirt zaferini takiben Anadolu’nun büyük bir bölümü Türklerin eline geçti ve burada irili-ufakli birçok Türk devleti kurulmaya basladi.
Kaynak: Osmanli tarihi
Posted by deryakose in
SELÇUKLU TARIHI
1. Saltuklular’in Kurulusu
Saltuklular, 1071-1202 tarihleri arasinda Erzurum, Pasinler, Tercan, Ispir, Oltu, Tortum, Micingerd, Bayburt ve civarinda hüküm sürmüs bir Türk beyligidir.
Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’da kurulan ilk Türk beyligi olan Saltuklular’in baskenti Erzurum idi. Islâm kaynaklarinda Kalikala ve Erzenu’r-Rûm seklinde geçen Erzurum, Hz. Osman zamaninda 653 yilinda fethedilmistir. Fetihten sonra Erzurum’u bir üss ve karargâh olarak kullanan müslümanlar, buradan kuzey ve dogu istikâmetinde akinlar düzenlediler. Sehir Abbâsîler’in ilk yillarinda Bizans imparatorlugunun eline geçtiyse de daha sonra geri alinmistir. Bizans ordulari XI. yüzyilda Erzurum’u isgal ederek Azerbaycan’a kadar uzandilar. Ayni yillarda baslayan Selçuklu akinlari ve Türkmen muhacereti sebebiyle Türkler’le Bizanslilar arasinda uzun yillar devam edecek olan çatismalar basladi.
Çagri Bey’in 1015-1021 yillari arasinda Dogu Anadolu’ya düzenledigi kesif seferinden sonra Arslan Yabgu’ya bagli Oguzlar, Gazneli kuvvetlerinin takibi sebebiyle Anadolu’ya girmisler ve agir kayiplar vermelerine ragmen Azerbaycan’a, Bizans topraklarina ve Diyarbekir yöresine kadar yayilmislardir. 1038 yilinda gerçeklestirilen üçüncü bir akinla da Van Gölü havzasina kadar gelmislerdir. Yeni iltihaklarla sayilari bir hayli artan Türkmenler, 1044 yilinda büyük kitleler hâlinde Dogu Anadolu’ya girdiler. Süratle Vaspuragan civarina gelen bu Türmenler’in hedefi Erzurum’u ele geçirmekti. Bu gelismeler üzerine Bizans’in güçlü imparatoru II. Basileios Dogu’daki sinirlarini emniyet altina almak için seferber olmus ve imparatorlugun sinirlarini Azerbaycan ve Kafkasya’ya kadar genisletmistir.
Daha sonraki yillarda ayni siyaseti takip eden Imparator Konstantinos IX. Monomakhos, Oguzlar’a karsi harekete geçerek 1045 sonbaharinda Gürcü prensi Liparit komutasinda gönderdigi orduyla Seddâdîler’in elindeki Duvin sehrini ele geçirmek istemistir. Bunun üzerine Büyük Selçuklu hükümdari Tugrul Bey, Kutalmis komutasindaki bir orduyu Bizans kuvvetlerine karsi gönderdi ve Selçuklular’la Bizanslilar arasinda ilk ciddî çatisma vuku buldu. Kutalmis, Musul ve Diyarbekir yöresinde Türkmenler’i de yanina alarak 1045 yilinda Gürcü ve Rumlar’dan olusan müttefik Bizans ordusunu bozguna ugratti. Öte yandan Tugrul Bey’in yakin adamlarindan Emîr Hasan da yirmibin kisiyle Erzurum ve Pasinler ovalarini ele geçirdi. Fakat Bizanslilar bu Selçuklu beyini tâkip ederek Büyük Zap Suyu yakinlarinda pusuya düsürüp Hasan Bey ile çok sayida arkadasini sehit ettiler.
Hasan Bey’in ölümü, Tugrul Bey’i çok üzdü ve intikam almak için Ibrahim Yinal’i Bizans’a karsi Anadolu seferine memur etti. Ibrahim Yinal Türkistan’dan Nisapur’a gelen yogun bir Türkmen kitlesini 1047 tarihinde Anadolu’ya sevketti. Ertesi yil Türkmen kitleleri, Erzurum ve Pasin ovalarinda toplanmaya basladi. Insan dalgalari bir sel gibi ülkenin her tarafini istila etti. Batida Gümüshane ve Trabzon, kuzeyde Ispir, güneyde Mus ve Agri taraflarina kadar yayildi. Türkler daha sonra Siirt ile Meyyâfârikîn arasindaki Erzen üzerine yürüdüler. Çok çetin geçen savaslardan sonra halk Kalikala (Erzurum) sehrine sigindi. Kalikala bu tarihten itibaren yakinindaki Erzen sehrinin adini aldi ve Erzen’den tefrik etmek için Erzenu’r-Rum, daha sonra Arz-i Rum ve nihayet Erzurum olarak anilmaya baslandi.
Ibrahim Yinal, Bizans kuvvetlerini takip ederek 18 Eylül 1048 tarihinde Hasankale’de cereyan eden savasta onlari korkunç bir bozguna ugratti. Basta Liparit olmak üzere pek çok kisi esir alindi. Tugrul Bey, daha sonra bizzat Malazgirt ve Erzurum üzerine sefer düzenledi. 1055 yilinda Türkistan’dan gelen bir Türkmen kitlesi Erzurum ve Bayburt civarini ele geçirdi. 1059 yilinda Ibrahim Yinal’in isyaninin bastirilmasindan sonra Türkler, tekrar büyük kitleler hâlinde aralarinda muhtemelen Emîr Saltuk’un da bulundugu bir grup komutanin emrinde Anadolu’ya akinlara basladilar. Tugrul Bey’in ölümünden sonra Selçuklu tahtina geçen Sultan Alparslan zamaninda da Anadolu’ya yapilan akinlar devam etti. Durumun giderek aleyhine gelistigini gören Imparator Romanos Diogenes, 1070-1071 kisinda büyük bir orduyla Anadolu seferine çikmayi planladi. Maksadi Anadolu’yu Türkler’den kurtarmak, Islâm topraklarini isgal ve Selçuklu devletini ortadan kaldirmakti.
13 Mart 1071 tarihinde Ayasofya’da yapilan büyük bir törenden sonra yola çikan imparator, Erzurum’a varinca kuvvetlerinin bir bölümünü Gürcistan’a göndererek arkasini emniyet altina almayi düsündü. Imparatorun Erzurum’a vardigini Meyyafarikîn’de haber alan Sultan Alparslan süratle Erzen ve Bitlis yoluyla Ahlat’a hareket etti. Nihayet Bizans ve Selçuklu kuvvetleri arasinda 26 Agustos 1071′de Malazgirt’te meydana gelen savas bilindigi üzere Selçuklular’in kesin zaferiyle sonuçlanmis ve imparator esir düsmüstür. Fakat Romanos Diogenes’in tahttan uzaklastirilarak gözlerine mil çekilmesi ve yeni imparator Mihail Dukas’in Selçuklularla yapilan anlasmayi tanimadigini ilân etmesi üzerine Sultan Alpaslan, Saltuk, Artuk, Mengücük, Çavli, Danismend ve Çavuldur gibi emirlerini Anadolu’ya göndererek fetihlerde bulunmalarini istemis ve fethedecekleri sehir ve kasabalari kendilerine ikta edecegini bildirmistir.
a) Ebu’l-Kasim Saltuk:
Malazgirt zaferinin kazanilmasinda önemli rol oynayan komutanlardan biri de Emîr Saltuk idi. Zahireddin Nisâburî ile Resîdüddin’in verdigi bilgilerden Saltuklu hânedaninin kurucusu olan Ebu’l-Kasim Saltuk’un Anadolu’nun fethinde çok önemli hizmetlerde bulundugunu ve zaferden sonra Sultan Alparslan’in Kars’tan Bayburt’a, Bingöller’den Barkal daglarina kadar uzanan sahada yer alan Kars, Pasinler, Oltu, Erzurum, Tortum, Ispir, Bayburt ve yörelerini veraset yoluyla çocuklarina da intikal etmek üzere ona ikta ettigini anliyoruz.
Selçuklu topraklarinin sinirlarinda yer alan Erzurum’un kendisine ikta edilmis olmasi, onun diger beylerden daha önemli mevkide bulundugunu göstermektedir. Gürcü kaynaklarinda da Izzeddin Saltuk’un atalarinin Oguzlar’a ve Selçuklu hükümdarlarina mensup oldugu kayitlidir. Saltuklu hanedaninin 516 (1123) yilindan itibaren Saltukogullari (Beni Saltuk) adiyla tanindigini görüyoruz. Abbasî halifesi Müstersid Billah’in, Hille Arap emîri Dübeys b. Sadaka’ya karsi yardim istemesi üzerine Zengî b. Aksungur ve Togan Arslan ile beraber Saltukogullari da Bagdat’a gitmisti.
b) Ali b. Ebu’l-Kasim:
Ebu’l-Kasim Saltuk’un ölümü üzerine yerine oglu Ali geçti. Ibnü’l-Esîr, 496 (1102-1103) yili olaylarini anlatirken Ali b. Ebu’l-Kasim Saltuk’un sözkonusu tarihte beyligin basinda bulundugunu ifade eder. Büyük Selçuklu sultani Berkyaruk ile kardesi Gence meliki Muhammed Tapar arasinda 8 Cemaziyelâhir 496 (19 Subat 1103) tarihinde Hoy kapisinda cereyan eden ve Muhammed Tapar’in maglubiyetiyle biten savastan sonra Muhammed Tapar Ercis’e, oradan da Sökmen el-Kutbî’nin hâkimiyetindeki Ahlat’a çekilmisti. Yaninda Sökmen el-Kutbî, Muhammed b. Yagisiyan ve Kizil Arslan gibi emirler vardi. Erzenu’r-Rum hâkimi Ali de bu sirada Ahlat’a gelerek onlara katildi ve hep birlikte Sultan Alparslan tarafindan Menûçehr’e verilen Ani üzerine yürüdüler.
Iki kardes arasinda 497 (1104) yilinda yapilan anlasmaya göre Sepidrud (Kizilören) sinir olacak, Azerbaycan, Kafkasya, Diyarbekir, el-Cezîre, Musul ve Suriye ülkeleri Muhammed Tapar’a verilecekti. Bu anlasmaya göre sinir boylarindaki beyler, bu arada Saltuklu Ali de Sultan Muhammed Tapar’a tâbi olacakti. Sultan Muhammed Tapar, 1105 Subat’inda Meyyafarikîn’e giderken Dogu Anadolu’daki sehirlere hâkim olan Erzenu’r-Rum emîri Ali, Diyarbekir beyi Ibrahim b. Yinal, Siirt emîri Kizil Arslan, Artukoglu Sökmen, Erzen-Bitlis beyi Hüsameddin Togan Arslan ve Harput emîri Sahruh da ona refakat ediyordu.
Büyük Selçuklular, aralarindaki dâhilî çekismeler ve Haçli istilâsiyla mesgul iken Gürcü krali David Türkler’e karsi saldiriya hazirlaniyordu. 1115 tarihinde Rostof’u aldiktan sonra Çoruh nehri vadisinde ileri harekâta geçti. Ertesi yil Saltuklular’in hâkimiyetindeki topraklara girip Pasinler’e kadar geldi ve çok sayida Türk’ü öldürdü. 1118 yilinda da Azerbaycan taraflarina hücuma geçti. Bunun üzerine Artukoglu Ilgazi, Gürcüler’le cihada memur edildi ve 1121 yilinda Erzen beyi Togan Arslan ile Erzurum’a geldi.
Saltuklu Emîr Ali de burada onlara katildi ve birlikte Tiflis’e hareket ettiler. Fakat Gürcüler karsisinda maglup oldular, Kral David de Tiflis’i zaptetti. Bu arada Menûçehr’in oglu Ebu’l-Esvar, Ani’yi Gürcüler’e karsi müdafaa edemeyecegini anlayarak altmisbin dinar karsiliginda Saltuklular’a satti. Fakat sehirdeki hristiyan ahali daha erken davranip Kral David’i durumdan haberdar ederek sehri ona teslim ettiler. Ani’deki cami, kiliseye çevrildi ve daha önce Ahlat’tan götürülerek kubbeye konulmus olan hilâlin yerine haç dikildi. Böylece Sultan Alparslan’in 1064′de aldigi Ani, altmis yil sonra hristiyanlarin eline geçmis oldu (1123-1124).
c) Ziyaeddin Gazi:
Ali’nin ölümünden (muhtemelen 1124) sonra Saltuklu tahtina kardesi Ziyaeddin Gazi geçti. Kitabelerden anlasiligina göre Erzurum’daki Kale Camii ve Tepsi Minare (Saat Kulesi)’yi yaptiran Saltuklu emîri Ziyaeddin Gazi’dir. Fakat hakkinda fazla bilgi yoktur. I Hakki Konyali tarafindan okunmus olan Tepsi Minare kitabesinde onun ünvan ve lâkaplari söyle siralanmaktadir: “Mevlâna Ziyaeddin Kutbu’l-Islâm, Nasîruddevle, Zahîru’l-mille, Semsü’l- (Mülûk) ve’l-Ümerâ Inanç Beygu (Yabgu) Alp Tugrul Bey Ebu’l-Muzaffer Gazi b. Ebi’l-Kasîm”.
Ziyâeddin Gazi, 1126′da Gürcüler’e karsi düzenlenen sefere katildigi gibi 1131 yilinda da Ivani’yi büyük bir bozguna ugratti. Gürcüler onun zamaninda Ispir ve Pasinler’i geçerek Oltu’ya kadar gelmislerdi. Artuklu Temürtas, Ziyâeddin Gazi’nin kiziyla evlendi ve böylece iki hanedan arasinda akrabalik kuruldu.
Ziyâeddin Gazi, Azîmî’ye göre 526 (1131-1132) yilinda ölmüstür.
d) II. Izzeddin Saltuk:
Gazi’den sonra beyligin basinda yegeni II. Izzeddin Saltuk’u görüyoruz (1132-1168). Onun devrinde Ahlatsahlar ve Erzen beyleriyle ittifak yapilmis ve evlilik yoluyla kurulan akrabaliklarla bu ittifaklar takviye edilmistir. Izzeddin Saltuk kizlarindan Sahbânû’yu Ahlat sahi II. Sökmen ile, diger kizini da Erzen beyi Togan Arslan’in oglu Kurti veya Yakup Arslan ile evlendirmistir.
Ani emîri Fahreddin de onun kizlarindan birine talip olmus, fakat reddedilmisti. Buna içerleyen Fahreddin, ondan intikam almaya karar verdi ve Saltuk’a elçi gönderip: “Ben zayifladim; Gürcüler’e karsi Ani’yi müdafaa edecek gücüm yoktur. Bu sehri sana teslim edip hizmetine girmek istiyorum” dedi.
Aslinda kizini vermedigi için ondan intikam almak istiyordu. Bu sebeple Kral Dimitri’ye gizlice haber gönderip onu da ülkesine davet etti. Bu komplo sebebiyle Ani’den baskina ugrayan Saltuklular maglup ve perisan oldular. Basta Izzeddin Saltuk olmak üzere çok sayida Türk askeri esir düstü. Ahlat sahi Sökmen ile Artuklu hükümdari Necmeddin Alpi krala elçiyle yüzbin dinar fidye gönderip Saltuk’u kurtardilar. Bu paranin toplanmasinda kizi Sahbânû da önemli rol oynadi. Ülkesine dönen Izzeddin Saltuk da diger Türk esirlerini kurtarmak için büyük meblaglar ödemek zorunda kaldi.
Bu basariya ragmen Ani’yi isgal edemeyen Gürcüler, 550 (1155) yilinda Fahreddin’i yakalayip sehri kardesi Fazlûn’a verdiler. Fakat papazlar, 556 (1161) yilinda Fazlûn’u bozguna ugrattilar. Gürcü krali Giorgi, Seddadîler’in topraklarini yagmaladiktan sonra Ani’yi ele geçirdi. Bu sehirde dogup büyümüs olan Kadi Burhaneddin Anevî bu olayi söyle anlatir:
“Ben 18 yasinda iken birden bire Gürcü askeri gelip Ani’yi kusatti ve aldi. Birçok müslüman, kadin-erkek, genç-ihtiyar kiliçtan geçirildi. O zaman ben ve ailem Gürcü Yuvan’a (Ivani) esir olduk. Ben onlarin dilini ve Incil’ini bildigim için kurtuldum ve hemen o memleketten uzaklasarak Anadolu’ya (Rûm’a) geldim”.
Gürcüler 556 (1161) yilinda Ani’yi isgal edince Ahlat sahi II. Sökmen, Izzeddin Saltuk, Erzen ve Bitlis beyi Devletsah, Mardin ve Artuklu emîri Necmeddin Alpi ve diger bazi Türk emîrleri Temmuz ayinda sefere çikmaya karar verdiler. Müttefik Türk kuvvetleri, Agustos 1161 tarihinde Ani’yi kusattilar. Gürcü krali Giorgi, bunu haber alinca süratle Ani’ye hareket etti. Savas baslamak üzereyken Izzeddin Saltuk ordugâhtan ayrildi.
Rivayete göre Izzeddin Saltuk daha önce Gürcüler’e esir düstügü zaman bir daha Kral Dimitri ve çocuklarina saldirmayacagina yemin ettigi için ordudan ayrilmistir. Onun diger beylerle istisare etmeden gizlice ayrilmasi yüzünden müslümanlar maglup ve perisan olmustur. Pek çok müslüman öldürüldügü gibi dokuz bin kisi esir düsmüs ve Ahlatsah’i Sökmen de ancak dört yüz askeriyle geri dönebilmisti. Bu sirada henüz Malazgirt’te bulunan Necmeddin Alpi da maglubiyeti haber alinca Meyyafarikîn’e hareket etmistir. Daha sonra o devrin meshur ve nüfuzlu âlimlerinden Ebû Cafer Muhammed Cemaleddin’i Gürcü kralina gönderip Sökmen’in esir düsen komutan ve askerlerini kurtardi. Kimsesiz fakir esirleri kurtarmak için de bes bin dinar fidye ödedi. Kral, Cemaleddin’in hatiri için bazi esirleri fidyesiz serbest birakti.
Gürcüler 557 (1162) yilinda da Kars’i alip Duvin’i istilâ ettiler. Çok sayida müslümani öldürüp cami ve evleri yaktiktan sonra Tiflis’e döndüler. Bir süre sonra da Gence’yi kusatarak müslümanlari kiliçtan geçirdiler. Duvin (Dovin)’deki hilâli indirip bir mollanin sirtinda Tiflis’e gönderdiler. Otuzbin müslümani esir aldilar. Ibnü’l-Esîr bu olayi söyle anlatiyor:
“Gürcüler bu yil (557) Saban ayinda (Temmuz-Agustos 1162) sayilari otuzbini bulan büyük bir ordu toplayarak Islâm ülkelerine girdiler. Azerbaycan’a bagli Duvin üzerine yürüyerek sehri zapt ve yagma ettiler. Duvin ve köylerinde onbin kisiyi öldürdüler. Kadin-erkek pek çok kisiyi esir aldilar. Kadinlari soyup çirilçiplak ve yalin ayak vaziyette götürdüler. Bu arada cami ve mescitleri de yaktilar. Gürcüler kendi ülkelerine varinca Gürcü kadinlari bile müslüman kadinlara yapilanlari yadirgadilar ve: “Müslümanlari, sizin onlarin kadinlarina yaptiginiz seylerin aynisini bize yapmaya mecbur ettiniz” dediler ve müslüman kadinlari giydirdiler”.
Bu olay, Islâm dünyasinda büyük yanki uyandirdi. Azerbaycan, el-Cibal ve Isfahan’a hâkim olan Atabeg Ildeniz, Ahlat sahi Sökmen, Izzeddin Saltuk (Ibnü’l-Esîr Saltuk’dan bahsetmez), Meraga emîri Ibn Aksungur ve Irak Selçuklu sultani Arslansah ile diger Dogu Anadolu beyleri Nahcivan’dan Gence’ye geldiler. Ellibini askin mücahit dogruca Gürcü topraklarina saldirdilar. 558 yili Safer ayinda (Ocak-Subat 1163) Gürcü ülkesini yagma edip kadin, erkek ve çocuklari esir aldilar. Müslümanlarla Gürcüler arasindaki savas bir aydan fazla sürdü. Sonunda müslümanlar galip geldi ve çok sayida Gürcü öldürülüp esir alindi. Kralin ordugâhi ve agirliklari yagmalandi.
Ibnü’l-Esîr’e göre bu olay söyle gelismistir: “Gürcüler’den biri müslüman olmus ve Ildeniz’e: “Bana asker ver, bildigim bir yolu takip ederek Gürcüler hiç farkinda olmadan arkadan üzerlerine saldirayim” demisti. Ildeniz teminat aldiktan sonra onunla beraber bir askerî birlik gönderdi. Gürcüler’in yanina varacagi günü de tespit edip sözlestiler. O gün müslümanlar Gürcüler’le savasa girdiler. Tam savastiklari sirada, müslüman olan o Gürcü de Ildeniz’in askerleriyle varip tekbir sesleriyle arkadan Gürcüler’e saldirdi. Bunun üzerine Gürcüler maglup oldular… Gürcüler sayica fazlaliklarina güvenerek zaferden emindiler. Fakat Allah onlarin umutlarini bosa çikardi. Müslümanlar onlari takip edip üç gün üç gece boyunca esir almaya ve öldürmeye devam ettiler. Nihayet galip ve muzaffer olarak döndüler”.
Türk beylerinin muzaffer bir sekilde döndükleri o günü bizzat yasayan tarihçi Ibnü’l-Ezrak el-Farikî de bu hâdiseyi söyle tasvir eder: “Ben bu vak’a günü Bitlis’teydim. Zafer müjdesi gelince Ahlat’a varmistim. Bu büyük günün serefine üçyüz sigir kesilerek fakirlere dagitildi ve bir müddet sonra da Sökmen Ahlat’a döndü. Kendisine görülmemis bir karsilama töreni yapildi. Sehir donatildi”.
Anadolu Selçuklu sultani II. Kiliç Arslan da Izzeddin Saltuk’un kizina talip olmus ve gelin nikâhlari kiyildiktan sonra esyalariyla birlikte Erzurum’dan Konya’ya gitmek üzere yola çikarilmisti. Selçuklular’in düsmani olan Danismendli beyi Yagibasan bunu haber alinca, gelin alayina saldirmis, gelini yegeni ve Kayseri meliki olan Zünnun’a götürmüstü. Gelin, II. Kiliç Arslan’la nikâhli oldugu için Islâm hukukuna göre baskasiyla evlenmesi caiz degildi. Bundan dolayi Islâmiyetten irtidad ettikten ve yeniden müslüman olduktan sonra Zünnun ile evlendirildi. Bu agir tecavüz karsisinda öfkelenen II. Kiliç Arslan, Yagibasan üzerine yürüdüyse de maglup oldu (560/1164-1165). Bu olayin 1160 veya 1162 yillarinda vuku bulduguna dair muhtelif rivayetler vardir.
Izzeddin Saltuk, Receb 563 (Nisan 1168) tarihinde ölmüstür. Izzeddin, âdil ve merhametli bir hükümdardi. Hristiyanlara da iyi muamele ederdi. Bu sebeple onlarin da sevgi ve saygisini kazanmisti. Onun devrinde Erzurum’dan baska Bayburt, Micingerd, Avnik, Ispir ve Oltu gibi sehir ve kasabalar Saltuklu hâkimiyeti altina girmisti. Hattâ Kars bile bir müddet Saltuklu hâkimiyetine girmis ve Vezir Firûz, Kars kalesini tamir ettirmisti, Izzeddin Saltuk’a ait tarihsiz bir sikkeden onun Irak Selçuklu Sultani Mesud b. Muhammed Tapar’i metbû tanidigi anlasilmaktadir.
e) Nâsireddin Muhammed:
Izzeddin Saltuk’un 563 (1168) yilinda ölümünden sonra yerine geçen oglu Nâsireddin Muhammed hakkinda kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. 585 (1189) tarihli bir sikkede Atabeg Ildeniz’in oglu Kizil Arslan ile Irak Selçuklu sultani Tugrul’u metbû tanidigi görülmektedir.
Nâsireddin Muhammed devrinde de Gürcüler Saltuklu iline saldirmaya devam ettiler. Kraliçe Tamara’nin kocasi David; Kars, Sürmeli ve Ispir’den sonra Erzurum üzerine yürüdü. Nâsireddin iki ogluyla beraber Gürcüler’le savasa girdi fakat, maglup olarak sehre kapanmak zorunda kaldi. Ertesi gün bütün sehir halki birlesip Erzurum’u canla basla savunmak için seferber oldular. David türk halkinin cesaretini ve ülkelerini savunma hususundaki azim ve kararliligini görünce, çevreyi yagmaladiktan sonra geri çekildi (1183-1184).
Erzurum Ulu Camii’ni yaptirmis olan Nâsireddin Muhammed, muhtemelen 587 (1191) tarihinden bir müddet önce ölmüstür.
Nâsireddin Muhammed’in oglu Muzaffereddin, rivayete göre Gürcü kraliçesi Tamara’ya âsik olmus ve onunla evlenebilmek için asker, köle ve hizmetçilerinden meydana gelen önemli bir maiyetiyle mücevherat, degerli kumaslar ve daha bir çok hediye ile Erzurum’dan Gürcistan’a gitmis ve orada muhtesem bir törenle karsilanarak sarayda misafir edilmistir. Sarayda Kraliçe Tamara ile ask hayati yasayan Muzaffereddin bir süre sonra ülkesine ugurlanmistir. Rivayete göre sik sik koca degistirmekle meshur olan Tamara David ile evlendikten sonra bu Saltuklu sehzadesini de kizi veya cariyelerinden biriyle evlendirmisti.
f) Mama Hatun:
Nâsireddin’den sonra Saltuklu tahtinda kizkardesi Mama Hatun’u görüyoruz. Kaynaklar 587 (1191) tarihinde Erzurum’a Mama Hatun’un hâkim oldugunu ifade ederler. Selahaddin Eyyubî’nin yegeni Takiyyüddin, Ahlatsah’i Begtimur’a ait olan Malazgirt kalesini kusatinca Selçuklu hükümdarlari gibi azametli ve ihtisamli olan Saltuklu melikesi Mama Hatun, Ahlat askeriyle akrabalari olan Saltuklular’in yardimina gitmisti. Muhasara uzun müddet devam etmis, fakat Takiyyüddin’in ölümü üzerine Eyyubîler hiçbir netice elde edemeden ayrilmislardir (587/1191).
Mama Hatun’un 597 (1200-1201) yilina kadar Erzurum’u yönettigi anlasilmaktadir. Çünkü söz konusu tarihte Eyyubî hükümdari Melik Adil’e haber gönderip meshur bir sahisla evlenmek istedigini bildirmisti. Melik Âdil de Nablus valisi Fâriseddin Meymûnü’l-Kasrî’ye haber gönderip Mama Hatun ile evlenmesini tavsiye etti. Fâriseddin Mama Hatun ile evlenmek için hazirlik yaptigi sirada onun Saltuklu tahtindan uzaklastirilip nezaret altina alindigini ögrendi ve dolayisiyla bu evlilik gerçeklesmedi. Güçlü ve ihtirasli bir kadin olan Mama Hatun, Tercan’da bir kervansaray ve türbe yaptirmistir.
g) Alaeddin Meliksah:
Mama Hatun’un Saltuklu tahtindan uzaklastirilmasi üzerine yerine yegeni Alaeddin Meliksah geçti (597/1200-1201). Bu dönemde Anadolu’daki diger beylikler gibi Saltuklular da Anadolu Selçuklu devletinin tehdidine maruz kalmislardi. Anadolu’nun fethinde, Rumlar ve Gürcüler’le yapilan savaslarda, Azerbaycan ve Türkistan’dan gelen göç ve ticaret yollarinin açik tutulmasinda önemli rol oynayan Saltuklu hanedani, son zamanlarinda Gürcü saldirilarina karsi mukavemet edemez olmustu. Azerbaycan atabegi Kizil Arslan (1191) ve Ahlat sahi Begtimur’un (1193) ölümlerinden sonra Gürcüler Kafkaslar’dan inerek Türk topraklarini isgal ve yagma etmeye, masum halki öldürmeye baslamislardi. Nitekim yukarida ifade ettigimiz gibi Nâsireddin Muhammed devrinde Erzurum’a kadar gelerek surlar disindaki halki esir etmeleri üzerine sehirlerini canla basla savunan Erzurumlular karsisinda geri çekilmislerdi. Daha sonra Kars üzerine yürüyerek sehri istilâ etmeleri, Türkler için çok büyük bir felâket oldu.
Bu sebeplerden dolayi Anadolu Selçuklu sultani Rükneddin Süleymansah, 598 (1202) tarihinde Gürcistan seferine çikti ve Dogu Anadolu’daki tâbi hükümdar ve beylere haber gönderip kendisine katilmalarini istedi. Bu arada Saltuklu hükümdari Alaeddin Meliksah’i da huzuruna çagirdi. O da sultani Erzurum yakinlarinda törenle ve tevazu ile karsiladi. Ibn Bîbî onun sultani karsilamada kusurlu davrandigini, geç kaldigini ve bu yüzden tevkif edildigini söylerken, diger kaynaklar baris müzakereleri sirasinda tevkif ve hapsedildigini ifade ederler. 2 Sevval 598 (25 Mayis 1202) tarihinde Erzurum’a varan Sultan Rükneddin, son Saltuklu hükümdarini hapsetti. Topraklarini da kardesi ve Elbistan meliki Mugiseddin Tugrulsah’a teslim ederek Saltuklu hanedanina son verdi.
2. Saltuklular’in Yikilisi
Erzurum’un Asagi Micingerd köyünde bulunan ve muhtemelen 630 tarihli bir kitabeden anlasildigina göre, Ebû Mansur adli Saltuklu beyi Selçuklular Saltuk ilini kendi topraklarina kattiktan sonra da Pasinler’i hâkimiyeti altinda tutmaya devam etmistir. Rivayete göre Meliksah’in ahfâdi Yavuz Sultan Selim devrine kadar Çemiskezek’de hüküm sürmüslerdir.
Saltuklu topraklari 1225 yilina kadar Mugîseddin Tugrulsah’in elinde kaldi. Onun ölümünden sonra yerine Rükneddin Cihansah geçti (1225-1230). Selçuklular 1243′de Kösedag savasinda agir bir maglubiyete ugramislarsa da Alaeddin Keykubad zamaninda Erzurum dahil Gürcistan’a kadar uzanan topraklar Türkiye Selçuklu Devleti’nin sinirlari içinde kabul edilmistir.
Saltuklu hanedani baslangiçta Büyük Selçuklu sultanlarina, sonra da sirasiyla Azerbaycan atabeglerine, Irak Selçuklulari’na ve nihayet Anadolu Selçuklulari’na tâbi olmuslardir.
Saltuklular zamaninda Erzurum da diger Anadolu sehirleri gibi iktisadî ve ticarî açidan oldukça müreffeh bir sehir idi. Bölge Akdeniz limanlarindan ve Suriye’den hareket edip Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan yoluyla Azerbaycan’a, Iran’a giden veya Türkistan’dan Erzurum’a gelip ayni yoldan Akdeniz veya Trabzon limanlarina giden büyük bir kervan yolunun güzergâhinda bulundugu için ticarî hayat çok canliydi. Ayrica sahip oldugu genis otlaklariyla zengin bir hayvancilik potansiyeline sahipti.
Saltuklular’dan zamanimiza intikal eden baslica mimarî eserler sunlardir: Kale Camii, Tepsi Minare, Ulu Cami. Bunlardan ilk ikisi Melik Gazi tarafindan; Ulu Cami de 575 (1179) yilinda Izzeddin Saltuk’un oglu Nâsireddin Muhammed tarafindan yaptirilmistir. Üç Kümbetler denilen türbelerden biri Izzeddin Saltuk’a ait olup türbenin yaninda bir de zaviye vardir. Ayrica Tercan’da Mama Hatun tarafindan yaptirilmis olan bir kervansaray ile bir de türbe mevcuttur. 630 (1232-1233) yilinda Ebû Mansur tarafindan yaptirilmis olan Micingerd kalesi de Saltuklular’a ait önemli eserlerden biridir.