Islâmiyetten Önce Türkler
Türkler, dünyanýn en eski, asil, büyük devletler kurup, pek çok ünlü þahsiyetler yetiþtiren medenî milletlerinden biridir. Türkler, Nuh peygamberin oðullarýndan Yâfes'in Türk adlý oðlunun neslindendir.
Tarihî þahýs, boy ve millet adlarýnýn oluþumuna göre, Türk kelimesinin aslý "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiþ, kiþi ve insan anlamýnda "türük" ve nihayet hece düþmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çýkmýþtýr. Nitekim Anadolu'da bir kýsým göçebeler de yürümekten "yürük" adýný almýþlardýr. Türk kelimesi, ayrýca, çeþitli kaynaklarda; "töreli, töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiþ, usta demirci ve deniz kýyýsýnda oturan adam" manâlarýnda kullanýlmaktadýr.
Coðrafî ad olarak Turkhia (Türkiye) tabiri ise altýncý yüzyýldaki Bizans kaynaklarýnda, Orta Asya için kullanýlmýþtýr. Dokuzuncu ve onuncu asýrlarda, Volga'dan Orta Asya'ya kadar olan sahaya denilirdi. Bu da Doðu ve Batý Türkiye olmak üzere ikiye ayrýlýyordu. Doðu Türkiye, Hazarlarýn; Batý Türkiye ise Türk asýllý Macarlarýn ülkesiydi. Memluklarýn ilk zamanlarýnda, Mýsýr'a da Türkiye deniliyordu. Selçuklular zamanýnda, onikinci yüzyýldan itibaren Anadolu'ya Türkiye denilmeye baþlandý. Türk kelimesini Türk devletinin resmî adý olarak ilk defa kullanan, yedi ve sekizinci yüzyýllarda hüküm süren (681-745) Göktürk Devletiydi.
Bilinen en eski Türk kavmi, Çinlilerin Hiong-nu dedikleri, M.Ö. 3. asrýn baþýndan itibaren tarih sahnesinde görülen Hunlardýr. Bu kavmin anayurdu, Tienþan'ýn kuzey kesimiyle batýdaki Altay Daðlarý, Orta Urallar ve Hazar Denizi'nin kuzey hudutlarý içinde kalan vadideydi. Þenyu denilen hükümdarlarýnýn ordugâhý, Orhun Irmaðý kýyýsýnda bulunuyordu. Nüfus çðalmasý ve fetih isteði gibi iki büyük sebeple yayýlmaya baþladýlar ve Çin hudutlarýna kadar olan bölgeyi ele geçirdiler.
Ýslamiyetten Önce Türk Devletleri:
Türklerin kurduðu en eski devlet olan Hun Ýmparatorluðu, ayný zamanda, Türk askerî teþkilat ve idareciliðinin de ilk örneðidir. Osmanlýlar zamaný dahil olmak üzere, bütün tarih boyunca Türk teþkilatýnýn baþ kaidesi olan, sað ve sol ikili nizam, Hunlar tarafýndan kurulmuþtur. Hun ordusu, on bin, bin, yüz ve on kiþilik gruplar halinde, onlu sisteme göre oluþturulmuþtu. Keçe çadýrlarý içinde oturuyor ve besledikleri koyun, at ve sýðýr sürülerinden elde ettikleri ile geçiniyorlardý.
Hunlar, M.Ö. 3. yüzyýlýn sonlarýnda, Sarý Irmaðýn kývrým yaptýðý alana gelerek, Çin içlerine doðru akýnlara baþladýlar. Çinliler, bu Türk kavminin süvarileri karþýsýnda tutunamayýp, aðýr yenilgilere uðradýlar. Böylece Çin hakimi olan Ti-þin hanedaný, Çin Seddini tamamlamaya çalýþtý.
Türk kavimlerini toplayýp, imparatorluk halinde birleþtiren ilk büyük Hun hükümdarý, Teoman Yabgu'dur (M.Ö. 220). Teoman Yabgu'dan sonra, Hun tahtýna oðlu Mete Yabgu geçti. Mete Han zamanýnda yapýlan fetihlerle, Hun Ýmparatorluðunun topraklarý, Hazar Denizinden Japon Denizine kadar uzandý. Bu topraklarda, çeþitli Türk kavimlerinin yanýsýra, diðer Altaylý kavimler de yaþýyordu. Mete devri, Hun Ýmparatorluðunun en parlak devri oldu (M.Ö. 209-174).
Mete Han'dan sonra gelen yabgular zamanýnda, Çinlilerle iliþkiler arttý. Özellikle evlenme yoluyla, Türk ve Çin hükümdar aileleri arasýnda yakýnlýklar doðdu. Bu yakýnlýklar, Hunlarýn iç iþleri bakýmýndan bir çok karýþýklýklara yol açtý. Buna raðmen Hun Ýmparatorluðu, M.Ö. 1. yüzyýla kadar üstünlüðünü devam ettirdi. Bu yüzyýda ise, Türk beyleri arasýnda taht kavgalarý gittikçe arttý. Çinliler de bu kavgalardan faydalanarak, Türkleri zayýflatmayý bildiler. Neticede Hunlar, Doðu ve Batý olmak üzere ikiye ayrýldý. Bunlara, Güney ve Kuzey Hunlarý da denir. M.S. 3. yüzyýlýn baþlarýnda, baþka bir Türk kavmi olan Siyerpiler, Hunlarla iktidar mücadelesine giriþtiler. Sonunda Moðollarýn ve bazý Türk boylarýnýn da yardýmýyla, Hunlarýn hakimiyetine son verdiler. Büyük Hun Ýmparatorluðu, tarihte bilinen eski imparatorluklarýn en büyüðüydü.
Siyerpiler'le yaptýlarý savaþlarý kaybettikten ve Asya'daki Büyük Hun Ýmparatorluðu daðýldýktan sonra, Hunlarýn bir kýsmý, Dinyeper nehriyle Aral Gölünün doðusu arasýndaki bölgeye yerleþtiler ve 4. yüzyýlýn ortalarýna kadar orada yaþadýlar. Çin'den gelen Hun kitleleriyle çoðalan ve uzunca bir süre sakin bir hayat yaþamak suretiyle güçlenen bu Hunlar, iklim deðiþikliði ve geçim þartlarýnýn bozulmasý sebebiyle, bu tarihten itibaren Batý'ya göç etmeye baþladýlar. O tarihlerde, Karadeniz kuzeyindeki düzlükler, bir Cermen kavmi olan Gotlarýn iþgali altýndaydý. Don-Dinyeper nehirleri arasýnda Doðu Gotlarý (Ostrogotlar), batýsýnda ise Batý Gotlarý (Vizigotlar) bulunuyordu. Daha batýda Transilvanya ve Galiçya'da Gipidler, bugünkü Macaristan'da Tisa Nehri havalisinde Vandallar vardý. Hun baþbuðu Balamir'in idaresinde, hayret edilecek bir hareket kabiliyeti ve geliþmiþ bir süvari taktiðiyle hareket eden Hunlar, Önce Doðu, sonra da Batý Gotlarla karþýlaþtý. Yerlerinden kopan bu kavimler, batýya doðru hýzla akarak, Roma Ýmparatorluðu topraklarýný, Kuzey Karadeniz'den Ýspanya'ya kadar her tarafý alt üst ettiler. Böylece, Avrupa'nýn etnik manzarasýný deðiþtiren ve tarihte Kavimler Göçü denilen hadise meydana geldi. Âni ve þiddetli Hun darbelerinin, beklenmedik þekilde ortaya çýkan Hun akýncý birliklerinin, Doðu Avrupa kavimleri arasýnda uyandýrdýðý dehþet, Batý dünyasýnda büyük yankýlar yaptý. Hunlar aleyhine, Latin ve Grek kaynaklarýndan inanýlmaz rivayet ve hikâyelerin çýkmasýna ve yayýlmasýna sebep oldu.
Hunlar, 378 yýlý baharýnda Tuna'yý geçtiler ve Romalýlardan direniþ görmaksizin Trakya'ya kadar ilerlediler. Bu arada daha büyük bir Hun kütlesi, Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya yöneldi. Bu ikinci akýncý kolu, Güney Anadolu'dan Suriye'nin Akdeniz kýyýlarýna ve Kudüs'e kadar yýldýrým hýzýyla ilerledi. Sonbahar'da ayný yoldan Azerbaycan'a döndü. Batý'da ise Balamir'in oðlu Ildýz'ýn komutasýndaki Hun süvari birlikleri, Bizans Ýmparatorluðunu barýþa zorladý. Ildýz'dan sonra hun tahtýna geçen Karaton ve Rua zamanlarýnda da Bizanslýlar, Hunlara vergi ödedi. Rua'nýn 434'te ölmesi üzerine devletin baþýna Attila geçti. Attila zamanýnda Hunlarýn hakimiyeti, Volga Nehrinin doðusundan bugünkü Fransa'ya kadar uzandý. Yönetimleri altýnda, çeþitli Türk boylarý da dahil olmak üzere kýrkbeþ kavim yaþýyordu. Bunlarýn çoðu, þimdiki Avrupa milletlerinin dedeleridir. Bizans, Hunlara verdiði vergiyi üç katýna çýkardý. Attila, 451'de Hristiyan dünyasýnýn merkezini zaptetmek üzere, yüz bin kiþilik ordusuyla Roma önüne geldi. Ancak, Attila'nýn önünde diz çöken ve Roma'nýn kendisine boyun eðdiðini bildiren papa, kentin kurtarýlmasýný saðladý.
Attila'nýn ölümünden sonra tahta çýkan oðullarý Ýlek, Dengizik ve Ýrnek dönemlerinde, Hun birliði parçalandý. Ayaklanan Cermen kavimleriyle yapýlan savaþlar, Hunlarý yordu. Sonuçta Orta Avrupa'da tutunmanýn zorluðunu gören Ýrnek, Hunlarýn büyük kýsmý ile, Bizans'tan geçiþ izni alarak Karadeniz'in batý kýyýlarýna döndü. Ýrnek idaresindeki Hunlarýn, önce Güney Rusya düzlüklerinde görülen, sonra Balkanlarda ve Orta Avrupa'da birer devlet kuran Bulgarlarla Macarlarýn oluþumunda büyük rol oynadýðý anlaþýlmaktadýr. Geleneklere göre, Bulgar Türk Devletinin kurucusu Dulo sülalesiyle Macar kabilelerini Tuna boyuna getirerek orada yerleþtiren Arpad Hanedaný, Ýrnek'i ata tanýmaktadýrlar.
Hunlarýn büyük kýsmý, Volga'dan batýya geçerken, onlardan bir kýsmý olduðu ileri sürülen Ak Hunlar 4. yüzyýlda Batý Türkistan'a göçerek, burada Ak Hun devletini kurmuþlardý. Ak Hunlar, 441 senesinde Semerkant, Buhara ve Belh çevresini ele geçirerek, Ýran Sâsânî Devletiyle komþu oldular. Bir süre sonra Horasan'a sefer düzenleyen Türkler, Sâsânî hükümdarý Þehinþah Firûz'u maðlup ettiler. Ak Hunlar, bu parlak zaferden sonra tam bir asýr Türkistan ve Afganistan'ýn kudretli hâkimi olarak hüküm sürdüler. 6. Asrýn baþlarýnda Ak Hunlar, ülkelerini Göktürklere býrakmak zorunda kalarak, onlarýn tâbiiyeti altýna girdiler.
M.S. 3. yüzyýl baþlarýnda, Türklerin Tabgaç Hanedaný Kuzey Çin'de güçlü bir siyasî teþekkül meydana getirerek, Asya Hunlarýnýn yerini aldý. Tabgaç hakimiyeti, hükümdar Kuei zamanýnda (385-409) Pekin'e kadar uzandý. Bu durum, Tabgaçlarýn Çin'le çok fazla yakýnlýk kurmalarýna ve onlarýn hayatlarýna alýþmalarýna yol açtý. O kadar ki, bazý Tabgaç yabgularý, Çinlilere hayranlýklarý yüzünden kendi halklarýný ve kültürlerini hor gördüler. Bu durum Tabgaçlarýn Çin kültürü ve Çin kalabalýðý içinde eriyip gitmelerine sebep oldu. Onlarýn yerine 4. asrýn sonunda, iktidar, Avar hanedanýnýn eline geçti.
Avar Türkleri, önceleri Hun ve Tabgaç hanedanlarýnýn hakimiyeti altýnda yaþýyorlardý. Tabgaç iktidarýnýn zayýflamasýyla Orta Asya hakimiyetini ele geçiren Avar Hanedaný, 4. yüzyýl sonundan 6. yüzyýl ortasýna kadar devam etti. Avar kaðanlarý hem doðuda, hem batýda fetihler yapmýþlar, esas olarak Çin'le uðraþmýþlardýr. Avar Devleti, Onabay Kaðan zamanýnda Göktürklerin isyaný üzerine yýkýldý (552). Göktürkler karþýsýnda uðranýlan baþarýsýzlýk üzerine, Avar kitleleri batýya doðru çekildiler.
558 yýlýnda, Sabar hakimiyetini yýkýp, Kafkaslara doðru ilerlediler. Buradaki Ýranlý Alanlarý egemenlikleri altýna aldýktan sonra, Bizans'a elçi gönderek yýllýk vergi ve kendilerinin yerleþebilecekleri arazi istediler. Bu arada Dalmaçya'da ve Balkanlar'da geniþ çaplý bir fetih hareketine giriþtiler. Bizans Ýmparatoru, Avar akýnýný durdurmak maksadýyla, Aþaðý Tuna havzasýnda, baþta Antlar olmak üzere, bazý Slav ülkelerinde bir set kurmaya çalýþtý. Fakat 562'de bu engeli rahatlýkla aþan Avarlar, Bizans'la sýnýrdaþ oldular. Avrupa içlerine büyük akýnlarda bulundular. Bizans Ýmparatorunun vergi ödememesi üzerine Orta Karpatlara girdiler. 568'de, bugünkü Macaristan'ý tamamen hakimiyetleri altýna aldýlar. Böylece Orta Avrupa'da büyük Avar Ýmparatorluðu kuruldu. Devletin sýnýrlarý, Elbe Vadisi ve Alp Daðlarýndan Don Nehrine kadar uzanýyordu.
Avar Hakanlýðýnýn ikiyüz yýl kadar süren hakimiyeti devrinde en mühüm askerî teþebbüsleri, Ýstanbul'u kuþatmalarýdýr. 619 ve 626 yýllarýnda iki defa olmak üzere, Sâsânîlerle ortak yapýlan bu kuþatmalar çok þiddetli geçti. Surlar önünde çarpýþmalar günlerce sürdü. Ancak Avar ordusu kuþatmadan, donanmasý olmadýðý için bir sonuç alamadý. Güç þartlar altýnda çekilmek zorunda kaldý. Avarlarýn, Bizans baþþehrinde büyük heyecan uyandýran özellikle ikinci harekâtý, tarihî birtakým hâtýralar da býraktý. Avarlarýn çekildiði gün, Bizans'ta bayram ilan edildi ve kiliselerde âyinler asýrlarca devam etti. Diðer taraftan Ýstanbul kuþatmasýnýn baþarýsýzlýkla sonuçlanmasý, Avar Hâkanlýðýnýn îtibarýný sarstý. Tâbi kavimler baþkaldýrmaya ve daðýlmaya baþladýlar. Uzun mücadeleler neticesinde, Balkanlar Bulgaralara, Tuna-Sava bölgesi Hýrvat-Sloven gibi Slav kabilelerine, Bohemya sahasý da Çeklerin atalarýna terkedildi. Zayýflayýp küçülmesine raðmen Avar Hakanlýðý, yaklaþýk 170 yýl daha varlýðýný korudu. Fakat, 791'den itibaren Frank Ýmparatorluðunun amansýz hücumlarý sonunda tamamen ortadan kalktý(805). Parçalanan Avar gruplarý, Doðu Macaristan ve Balkanlara daðýlýp kýsa zamanda Hristiyanlaþarak ve dillerini unutarak yerli halk içinde eridi.
Türk sözünü ilk defa resmî devlet adý olarak kullanan ve onu bütün bir millete ad olarak vermek þerefini kazanan Göktürk Kaðanlýðý, Doðu Sibirya'daki Yakut Türkleriyle batýdaki Oður (Bulgar) Türklerinin bir bölümü dýþýndaki Türk asýllý bütün kütleleri, kendi idarelerinde birleþtirdiler.
Göktürklerin tarih sahnesine çýktýklarý sýralarda, Altay Daðlarýnýn doðu eteklerinde, toplu bir halde, geleneksel sanatlarý olan demircilikle uðraþtýklarý ve Juan-Juan Devletine silah imal ettikleri bilinmektedir. 552'de Juan-Juan Devletinin çökmesi üzerine Göktürklerin boy beyi Uluç Yabgu'nun oðullarý Bumin ve Ýstemi Kaðanlar, Ötüken merkez olmak üzere devleti kurdular. Avar Kaðanlýðýný yýktýlar. Bumin Kaðan, devletin doðu bölgesine, Ýstemi Kaðan da batý bölgesine hükümdar oldu.
Doðu Göktürkler, siyasî bakýmdan hep Çin'le karþý karþýya geldiler. Çin'le sýk sýk savaþlar yapýlýyor, arada uzun sürmeyen barýþ dönemleri geliyordu. Doðu Göktürk Devletinin baþýna Bumin Kaðan'dan sonra sýrasýyla, Ýstemi Kaðan, Kara Kaðan, Muskan Kaðan, Tapo Kaðan, Ýþbara Kaðan, Çur Baða Kaðan, Tulan Kaðan, Bilge Tardu Kaðan, Türe Kaðan, Þipi Kaðan, Çuluk Kaðan ve Kara Kaðan geçti. Bu Göktürk kaðanlarý da önceki Türk hükümdarlarý gibi, Çinli prenseslerle evleniyorlardý. Çinliler ise zaman zaman gönderdikleri elçilerle, zaman zaman da bu Çinli hâtunlar sayesinde Göktürk ülkesinde siyasî karýþýklýklar ve parçalanmalar meydana getirebiliyordu. Nitekim Çinli Ýçing Hâtunla evlenen Kara Kaðan, onun etkisinde kalarak Çin'e savaþ açtý (630). Yapýlan savaþlardan birinde Kara Kaðan esir düþtü ve Türkler, Çin hakimiyetini tanýmak zorunda kaldýlar.
Göktürklerin en buhranlý zamanýnda açýlan bu savaþ, Kara kaðan ve onbinlerce Türkün esareti ve devletin yýkýlmasýyla sonuçlandý.
582'de Doðu Göktürk Hakanlýðýndan kesin olarak ayrýlan; Ötüken, Batý Moðolistan, Aral Gölü havalisi, Kaþgar, Mâverâünnehir ve Merv'e kadar Horasan sahalarý üzerinde hakim bulunan Batý Göktürk Hakanlýðýnýn hakimiyeti de uzun sürmedi. Tardu Kaðan'dan sonra ülke, þehzadeler arasýnda taht kavgalarýna sahne oldu. Nihayet 630 yýlý Doðu Göktürklerinin olduðu gibi Batý Göktürklerinin de Çin hakimiyeti altýna girdiði bir devir oldu.
630-680 yýllarý arasýndaki 50 yýllýk zaman, Göktürrklerin baðýmsýzlýklarýný kaybettikleri bir mâtem devresi oldu. Her ne kadar Orta Asya'da Türkler varlýklarýný, dil, inanç ve geleneklerini korumuþlarsa da, müstakil bir devletten mahrumiyet, Göktrükler için haysiyet kýrýcý bir ýstýrap kaynaðýydý. Kitabelerden anlaþýldýðýna göre, Göktrükleri bu felâkete düþüren sebepler üç noktada toplanmaktadýr:
1. Sonra gelen devlet adamlarýnýn kötü idaresi. "Kaðan bilge imiþ, cesur imiþ; buyruklarý bilge imiþ, cesur imiþ. Beyleri de kavmi de iyi imiþ, böylece ülkeyi tutup töreye göre tanzim etmiþler. Sonra kardeþler, oðullar kaðan olmuþ, küçük kardeþ büyük kardeþ gibi olmadýðý, oðul babasý gibi olmadýðý için, bilgisiz kaðanlar tahta oturmuþlar, buyruklarý da bilgisiz, fena imiþ... Türk beyler, Türk adýný atmýþlar, Çin beylerinin adýný almýþlar. Çin hakanýna boyun eðmiþler, elli yýl iþlerini güçlerini ona vermiþler."
2. Türk kavminin yanlýþ tutum ve davranýþý. "Türk budunu... Sen aç olduðun zaman tokluðunu düþünemezsin, tok olduðun zaman açlýk nedir bilmezsin. Bu sebeple hakanýn iyi sözlerine kulak vermedin, yurdundan ayrýldýn, harap, bitkin düþtün. Müstakil hanlýðýna karþý kendin yanýldýn. Doðuya gittin, batýya gittin, kutlu yurt Ötüken'i terk ederek gittiðin yerlerde ne yaptýn? Su gibi kan akýttýn. Kemiklerin daðlar gibi yýðýldý. Türk budunu, kendi hakanýný býraktý, hüküm altýna girdi. Hüküm altýna giren Türk budunu öldü, mahvoldu."
3. Çinlilerin bölücü ve yýkýcý propagandasý. "Çin kavminin sözü tatlý, hediyesi güzel imiþ. Tatlý sözü, güzel hediyesi, uzak kavimlari yaklaþtýrýr imiþ. Sonra da fesat bilgisini orada yayarmýþ. Ýyi, bilge kiþiyi yürütmez imiþ. Onun tatlý sözüne, güzel hediyesine kapýlan çok Türk kavmi öldü."
Millet, kendisine de þöyle sesleniyordu: "Ülkeli bir kavim idim, þimdi ülkem nerede? Hakanlý bir kavim idim, hakaným nerede?" Bu düþünceler içindeki Türk prensleri, zaman zaman ihtilâl giriþimlerinde bulundularsa da, hepsi kanlý bir biçimde bastýrýldý. Bu hareketler arasýnda en hayret verici olaný, 639 yýlýnda Kürþad'ýn ihtilâl teþebbüsüdür. T'ang imparatorunun saray muhafýz kýtasý subaylarýndan olan Göktürk prensi Kürþad, Türk devletini diriltmek için, 39 arkadaþý ile gizlice anlaþtý. Bazý geceler þehirde dolaþmaya çýkan imparator, yakalanarak kaçýrýlacaktý. Fakat plânýn tatbik edileceði gece ansýzýn patlayan fýrtýna yüzünden, Ýmparator saraydan çýkmadý. Kararýn geciktirilmesini mahzurlu gören Kürþad ve arkadaþlarý bu defa doðruca saraya yürüdüler. 40 Türk, sarayý ele geçirip, baþkente hakim olmayý düþünüyorlardý. Yüzlerce muhafýz telef edildiyse de, dýþarýdan sevkedilen orduyla baþa çýkýlamadý. Bunun üzerine saray ahýrlarýndan seçme atlarý alarak Vey Irmaðýna doðru çekildiler. Ancak, fýrtýna ve sel, köprüleri de yýkýp götürmüþtü. Irmak kenarýnda Çin ordusuyla savaþa tutuþan Kürþad ve arkadaþlarý, birer birer ecel þerbetini içerek bu dünyadan göçtüler.
Kürþad liderliðindeki kýrk yiðit baþarýsýz kaldýlarsa da, Türk milletinin kalbindeki sönmez istiklâl ateþini tutuþturdular. Onlardan sonra bu ateþle yanan Türkler, her fýrsatta baþ kaldýrdýlar. Birkaç kez daha baþarýsýz ihtilâl giriþiminden sonra, nihayet 682 yýlýnda Kutlug Þad, etrafýna topladýðý Türklerle baðýmsýzlýðýný ilân etti. Daðýlmýþ boylarý bir araya topladý. Bu sebeple Ýlteriþ ünvanýný aldý. Çinli bir prensesle deðil, bir Türk kýzýyla evlendi. Bilge Han ve Kültigin adýnda iki oðlu oldu. Kutlug ölünce yerine kardeþi Kapagan Han kaðan oldu. Yirmiiki yýl saltanat süren Kapagan Kaðan'ýn ölümünden sonra ülke karýþýklýklar içinde kaldý. Bunun üzerine Ýlteriþ Kutlug Kaðan'ýn oðullarý Bilge Han ve Kültigin birleþerek idareyi ele aldýlar. Bilge Han kaðan, Kültigin ise ordu kumandaný oldu. Böylece Türk tarihinde ilk defa iki kardeþ, devlet idaresinde birlikte hareket etmiþ ve hiçbir kýskançlýk duymadan birbirlerine yardým etmiþ oluyorlardý. Bilge Kaðan ile Kültigin, iç ve dýþ bütün tehlike ve tehditleri ortadan kaldýrdýlar. Baþkaldýran herkese boyun eðdirdiler. Ülkenin, milletin ve devletin birliði saðlandý.
Göktürkler devrinin en önemli eseri, Orhun Âbideleri'dir. Göktürk yazýsý ile yazýlan üç âbide, 725-735 yýllarý arasýnda diktirilmiþtir. Burada Bilge Kaðan ile kardeþi baþkumandan Kültigin'in ve Bilge Kaðan'ýn kayýnpederi olan Vezir Bilge Tonyukuk'un bir ara Çin esaretine düþen Türk devletini yeniden kalkýndýrmak için gösterdikleri gayretler anlatýlýr ve gelecek Türk nesillerinin bu tecrübelerden faydalanmalarý istenir. Ayrýca istiklâl fikri verilir. 745'te Göktürklerin yýkýlmasý üzerine, Uygur hanedaný, büyük Türk Hakanlýðý tahtýna geçti. Uygurlar devrinde, Türkistan tamamen Türkleþti ve Ýranlý unsurlar, dillerini býrakarak eridi. Bir kýsmý da batýya çekildi. 840'ta kuzeyden gelen Kýrgýzlar, Uygurlarý bugünkü Moðolistan'dan sürünce, Doðu Türkistan'a yerleþtiler. Ýlk Uygur hakaný olan Kutluk Bilge Kül Kaðan, atalarýnýn inancýndaydý.
Uygurlar devrinde Türklük, bir din arayýþýna girdi. Aralarýnda Maniheizm, Budizm, hattâ Hristiyanlýk yayýldý. Bu devirde Türkler yerleþik medeniyete geçerek, Doðu Türkistan'da pek çok þehir kurdular ve kurulu þehirleri geniþlettiler. Uygur alfabesiyle binlerce eser tercüme edildi. Kâðýt ve matbaa kullandýklarý için, bazý kitaplarý günümüze kadar ulaþan Uygurlar, bugünkü Moðolistan'ý kaybettikten sonra imparatorluk olmaktan çýktýlar. Türkistan ve Kansu'da yaþayan bir Türk hânedanýyken 840'ta Karahanlý hakimiyetine girdiler.
468'den 965'e kadar, diðer bir Türk kavmi olan Hazarlar, Kuzey Karadeniz ve Kafkasya'da, kudretli, yüksek kültrülü bir hakanlýk kurdular. Bir kýsmý Müslüman olan Hazarlarýn kaðan denilen hakanlarý, daha çok musevî dinine girdiler ve bu dine giren yegâne Türk kitlesini teþkil ettiler.
Diðer taraftan, Avarlar'dan sonra 10. asýrda Peçenekler, Balkanlar ve Karadeniz'in kuzeyinde güçlü bir devlet kurdular. Peçenekleri takiben, Uzlar ve Kýpçaklar Avrupa'ya yerleþerek, Balkanlar'da bir müddet hakimiyet sürdükten sonra, Hristiyan olup Slavlaþarak Türklüklerini kaybettiler.
8. asýrla 13. asýr arasýnda yaþayan en tanýnmýþ Türk kavimleri; Uygurlar, Kýrgýzlar, Kýpçaklar, Karluklar, Peçenekler ve Oðuzlardý. Uygurlar, Göktürkler zamanýnda Altay Daðlarýnýn kuzeydoðusunda yaþýyorlardý. 745'te Göktürk hânedanýna son vererek, kendi hânedanlýklarýný kurdular. Göktürkler zamanýnda Baykal Gölü ile Yenisey arasýndaki Sayan Daðlarý havalisinde yaþayan Kýrgýzlar, daha ziyade mavi gözlü ve sarýþýn idiler. 9. ve 10. asýrda, Müslüman tüccarlar vasýtasýyla Ýslamý kabul ettiler. Kýpçaklar, Büyük Kýymek kavminin en önemli koluydu. 11. asrýn ikinci yarýsýnda Sirüderya Irmaðýnýn kuzeyindeki bozkýrýn önemli bölümüne hakim oldular. Moðol istilâsý sýrasýnda esir alýnan genç Kýpçak Türkleri, Ýslâm ülkelerine satýlmýþtýr. Bunlar; Baðdat Abbasî halifeleri, Türkiye Selçuklularý ve Eyyubîlerin hâssa ordularýnda hizmet etmiþler ve 1250 yýlýnda, Mýsýr'da asýrlarca devam edecek olan Memlûk Devletini kurmuþlardýr.
Karluklar, Göktürk Ýmparatorluðuna dahil en önemli Türk kavimlerinden birisiydi. Göktürkler zamanýnda Balkaþ Gölü'nün doðu kýyýlarý ile Kara Ýrtiþ Irmaðý kýyýlarýnda oturuyorlardý. 9. asrýn ortalarýndan 13. asra kadar Ceyhun ve Tarým Irmaðý ve Balkaþ Gölü arasýndaki Türk ülkelerini idare eden Karahanlý Hânedaný Karluk kavmindendir.
Oðuzlar, Türk câmiâsýnýn belkemiðini teþkil eden en mühim ve en büyük koldur. Tarihteki en büyük ve en muhteþem devletleri onlar kurdular. Göktürkler, Selçuklular ve Osmanlýlar, Oðuzlar'ýn birer koluydu.
|